Nae Sao Paulo’dan sonra bir ‘asbestli gemi’ daha Aliağa yolunda

Birçok tehlikeli madde barındırdığı uzmanlarca öngörülen Fransız bandıralı Raymond Croze adlı geminin Aliağa’da sökülmek üzere yola çıkması ‘Türkiye, AB’nin tehlikeli atık çöplüğü mü?’ sorusunu bir kez daha gündeme getirdi. Daha önce de Nae Sao Paulo isimli asbest yüklü geminin yoğun tepkilerin ardından Türk karasularına girişine izin verilmemişti.

İzmir-Aliağa’da sökülmek üzere yola çıkan asbest yüklü gemi Nae Sao Paulo‘nun İzmir halkı başta olmak üzere meslek örgütleri, yerel yönetimler ve siyasi partilerin desteğiyle verilen mücadele sonucunda 26 Ağustos 2022 tarihinde Türk karasularına girmesine izin verilmemiş, geri döndürülen gemi Brezilya Donanması tarafından 4 Şubat 2023 tarihinde Atlas Okyanusu’nda batırılmıştı.

900 ton asbest yükü barındıran Nae Sao Paulo’nun ardından şimdi de 50 ila 100 ton arasında asbest yükü olduğu belirtilen Orange adlı Fransız şirkete ait Raymond Croze isimli kablo döşeme gemisi Aliağa’da sökülmek üzere yola çıktı. Geminin bugün veya yarın Aliağa’ya ulaşması bekleniyor. 

Soru önergesi verildi

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı, İstanbul Milletvekili, Doğa Hakları ve Çevre Politikaları Başkanı Evrim Rızvanoğlu konu ile ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki tarafından yanıtlanmak üzere bir soru önergesi verdi. Ömrünü tamamlamış Fransız bandıralı Raymond Croze adlı geminin 18 Aralık’ta Toulon Limanı’ndan ayrılarak 27 Aralık 2023 tarihinde Aliağa’ya ulaşmasının planlandığının kamuoyuna yansıdığını ifade eden Rızvanoğlu, “Anadolu Gemi Söküm (AGS) Tesisi’ne getirileceği iddia edilen geminin toksik ve kanserojen etkiye sahip polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH), karbon, hidrojen ve klor atomlarından oluşan poliklorlu Bifeniller (PCB), furanlar, dioksinler, ağır metaller, ağır yağlar, tribütültinler (TBT) başta olmak üzere birçok tehlikeli madde barındırdığı uzmanlarca öngörülmektedir. Bu durum, çevre, halk sağlığı ve işçi güvenliği açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.” dedi.

Evrim Rızvanoğlu’nun bakana yönelttiği sorular ise şöyle:

  • Daha önce de benzer şekilde asbest ve tehlikeli madde bulunduran gemilerin sökümüne ilişkin meslek odaları, çevre örgütleri ve İzmirli vatandaşlarımız tarafından dile getirilen kaygılara rağmen, tehlikeli atık barındıran yabancı menşeli gemilerin ülkemizde sökümüne izin verilmeye devam edilmesinin gerekçeleri nelerdir?
  • Bahse konu geminin izni için hangi prosedürler takip edilmiştir? Bakanlık tarafından gemideki asbest riski ve diğer tehlikeli maddeler değerlendirmiş midir? Geminin Tehlikeli Maddeler Envanteri (IHM) belgesi, söz konusu tehlikeli maddelerin açıkça belirtildiği şekilde kamuoyuyla paylaşılacak mıdır? Söküm tesisine olası asbest içeren boyalar hakkında bilgi verilmiş midir?
  • Bahse konu geminin sökümünde kullanılacak teknoloji ve yöntemler, endüstri standartlarına tam uygunluk sağlamakta mıdır?
  • Bakanlık tarafından tesisin yüksek miktardaki asbesti, kapalı bir ortamda güvenli şekilde işlemeye hazır olup olmadığı kontrol edilmiş midir?
  • Gemi sökümü sırasında ortaya çıkacak atıkların yönetimi ve bertarafı nasıl planlanmıştır? Bu atıkların çevreye zarar vermeden nasıl işleneceği konusunda detaylı bir strateji belirlenmiş midir?
  • Söküm sürecinin çevresel etkilerini azaltmak için hangi önlemler almaktadır? Bu önlemler uluslararası standartlara uygun mudur?
  • Bahse konu gemi dışında ülkemizde sökümü yapılması planlanan asbest ve tehlikeli atık barındıran gemi var mıdır? Varsa sayılar ve barındıran asbest ve tehlikeli atık miktarları neler?

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) de X üzerinden yaptığı açıklamada “Yaşam alanlarımız, ülkemiz gemi sökümcülerinin ve onları destekleyen siyasilerin çiftlikleri olmadığı gibi, AB’nin tehlikeli atık çöplüğü hiç değildir.” dedi.

GEMİSANDER’e göre asbest yükü basına yansıyandan daha az

Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği (GEMİSANDER) Başkanı Kamil Önal ise konu ile yaptığı açıklamada basında yer alan 50-100 ton gibi rakamların gerçeği yansıtmadığını, incelemelerde tespit edilen rakamların çok daha düşük seviyelerde olduğunu belirtiyor.